Tebük seferi'ne katılmayan 3 sahabe isimleri nelerdir ?

Eren

New member
**Tebük Seferi’ni Kimler Kaçırdı? İşte O Üç Sahabe!**

Merhaba arkadaşlar! Bugün biraz geçmişe gidip, belki de çoğumuzun pek fazla detaya inmeye cesaret edemediği bir konuya eğlenceli bir bakış atacağız: Tebük Seferi ve bu seferi kaçıran üç sahabe! Evet, yanlış duymadınız, bu büyük askeri seferi katılmayan sahabeler de var. Hepimiz için örnek teşkil eden bu kutlu şahsiyetlerin bu seferi neden kaçırdığı, hem tarihi hem de insani açıdan çok ilginç bir konu. Ama merak etmeyin, yazı sıkıcı tarihsel detaylarla dolu değil! Hep birlikte bu olayın üzerindeki sır perdesini kaldırırken, biraz da mizah katacağız. Hazır mısınız?

**Tebük Seferi Nedir? Kısaca Hatırlayalım!**

Öncelikle bir hatırlatma yapalım. Tebük Seferi, 630 yılında, Peygamber Efendimiz (sav) önderliğinde yapılan, İslam’ın ilk yıllarındaki önemli askeri seferlerden biridir. Seferin amacı, Bizans İmparatorluğu'na karşı yapılan bir askeri hazırlıktı. Peygamberimiz ve Müslümanlar, o dönemde oldukça zorlu bir yolculuk yaparak Tebük’e gitmişlerdi. Bu seferin önemli özelliği, sahabelerin büyük bir cesaret ve fedakarlıkla katıldığı bir mücadele olmasıdır.

Ancak, her büyük harekette olduğu gibi, bu seferin de bazı eksik oyuncuları vardı! İşte o üç sahabe, tebük seferine katılmayan isimler olarak tarihe geçti. Ama onların bu kararı, gerçekten sadece "katılmama" kararı mıydı? Hadi gelin, biraz daha derinlemesine bakalım!

**İlk İsim: Abdullah bin Übeyy! (O Kadar da Olmaz!) **

Evet, bu ismin başını “O kadar da olmaz” diye çevirebiliriz. Çünkü Abdullah bin Übeyy, Medine’nin ileri yaşlardaki en tanınan liderlerinden biriydi. Ancak, Müslümanlar ile birlikte Tebük Seferi’ne katılmadı. Neden mi? Stratejik bir bakış açısıyla, tabii! Abdullah bin Übeyy’in, Bizans’a karşı bu kadar uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmayı istememesi, aslında kişisel çıkarlarla alakalıydı. Kendisi, Medine’deki iktidarı üzerinde büyük bir nüfuz sahibiydi ve savaşın ona pek fayda sağlamayacağını düşündü. Erkeklerin stratejik bakış açısını burada net bir şekilde görüyoruz. Birçok insan, "Benim bu savaşta ne işim var?" diye düşünüp, daha rahat bir hayatı tercih ederdi. Abdullah da işte böyle düşündü.

Ama işin daha derin tarafı şu: Bu karar, stratejik olarak doğru olabilir ama toplumsal açıdan hiç de hoş bir karar değildi. Katılmamak, hem Müslümanların gözünde hem de İslam toplumunun ilerlemesi açısından olumsuz bir mesaj vermek demekti.

**İkinci İsim: Ebu Sufyan’ın Oğlu Muaviye (Ya da O, Şansını Kaybetmişti!) **

Tebük Seferi'ne katılmayan bir diğer isim de, Muaviye bin Ebu Sufyan’dır. Tabii, o zamanlar Muaviye'nin çok daha farklı bir kimliği vardı; bu isyanlarıyla ve bir dönem İslam devletine karşı gösterdiği direnişiyle tanınan bir figür. Bu ismin, çok da dini hassasiyetler üzerinden hareket etmediğini söyleyebiliriz. Erkeklerin bu tür olaylara daha soğukkanlı ve stratejik yaklaşma eğilimleri olduğu doğru. Muaviye, bu savaşın kendisi için bir anlam taşımadığını düşündü. Ama tabii, sonrası için büyük bir fırsat kaçırmış oldu. Zira sonra yaptığı askeri ve politik hamleler, ona başka bir yolda büyük başarılar getirdi.

Burada kadınların bakış açısı devreye giriyor. Kadınlar, Muaviye'nin “katılmama” kararını toplumsal açıdan ele alabilirler. Sonuçta, bu gibi büyük olaylar sadece kişisel başarı ve strateji meselesi değildir; toplumun geneli için de anlamlı bir yere sahiptir. Muaviye’nin katılmaması, tüm Müslüman toplumuna olan güveni zedeleyebilir. Kadınların gözünden bakıldığında, bu gibi kararlar toplumsal bağları zayıflatır, ilişkileri olumsuz etkiler.

**Üçüncü İsim: Ka’b bin Malik – Ne Oldu da Katılmadı? **

Şimdi gelelim son isme: Ka’b bin Malik! Ka’b, aslında çok ilginç bir durumda kaldı. Diğer iki isim gibi, o da seferi kaçıranlardan biri. Ancak onun durumu, biraz daha farklı. Çünkü Ka’b, gerek fiziksel durumuyla, gerekse içsel motivasyon eksiklikleriyle seferi kaçıranlardandı. Ama burada bir farklılık var. Ka’b, daha sonra yaptığı itiraflarla tanınan bir sahabedir. Peygamberimiz (sav) ile samimi bir ilişkisi vardı ve bu ilişkideki samimiyeti kaybetmişti. Bu olaydan sonra, Ka’b bin Malik, büyük bir vicdan azabı çekerek tövbe etti. Ka’b’ın yaşadığı bu durum, kadınların empatik bakış açısına çok yakın. Toplumsal ilişkiler, içsel motivasyonlar ve duygusal bağlar, insanlar arasındaki ilişkileri etkilemekte çok önemli bir rol oynar. Ka’b’ın hissettiği yalnızlık ve vicdan azabı, bir insanın toplumsal bağlarla nasıl şekillendiğini gösteriyor.

**Geleceğe Yönelik Sorular ve Tartışma**

Bu üç sahabe, Tebük Seferi’ni kaçırmış olsalar da, hayatlarına devam ettiler. Peki, günümüz toplumlarında da böyle stratejik ya da içsel motivasyon eksiklikleri yüzünden büyük fırsatlar kaçırılıyor mu? Özellikle erkeklerin daha çözüm odaklı, kadınların ise ilişkiler ve empati üzerine daha çok düşünmesi sizce, sosyal dinamiklerimizi nasıl etkiliyor?

Bir sonraki sefere, toplum olarak, hep birlikte daha sorumlu, stratejik ve empatik adımlar atmaya ne dersiniz?